Ana Sayfa    » BİLİM    » Bilim   

Azerbaycan’da bilim tarihi

  

İptidai icma döneminde yaşayan insanlar onların etrafında yaşanan tebbi fenomenelerin nedenleri ile ilgileniyor ve dünya hakkında bilgilerini artırmaya çalışıyorlardı. İlk bilgiler iptidai insanların günlük hayatı ile ilgili idi. 200 bin yıl önce yaşamış neandertal insanları ilaç bitkileri hakkında belirli bilgilere sahipti. Gök cisimlerinin kendi yerlerini değişmesi de iptidai insanları meraklanırırdı.  Bu açıdan Azerbaycan\'ın Azıh mağarasında bulunmuş eşyalar özel ilgi taşımaktadır. Burada 300-400 bin yıl önce yaşamış insanların hazırladığı ve kullandığı eşyalar tespit edilmiştir. Onların arasında üzerinde özel işaretler çizilmiş mağara ayılarının kelleleri de vardır. Alimlerin kanaatince, bunlar say işaretleri olabilirdi. Muhtemelen, Azıhta yaşamış insanlar gök cisimlerinin hareketini izliyor ve günleri, ayları saymaya çalışıyorlardı. Takriben 300 bin yıl önce Azıh insanları taşlardan ilk sade evler inşa etmeye başlamışlardır. Kuşkusuz, bu da eski insanlarda özel yetenek ve bilgi gerektirirdi. 
M.Ö. 2. binyılın sonu, 1. binyılın başlarında Azerbaycan topraklarında ilk devlet kurumları oluşmuştu. Bunların en güçlüsü ve büyüğü Manna devletiydi. Mannada bilimsel gelişmenin en önemli koşulu olan yazı kültürü mevcuttu. Tıp, astronomi ve geometriye ait bilgiler özel kil lövheciklerde çivili (çizgi) yazı ile (özel herogliflerle) hekk olunurdu. Eski Assur kaynaklarında böyle yazıların verlığından haber verilir ve mannalı sekreter yazacak ... ifadesi de kullanılır. 
Manna hükümdarları İranzu (e.e.737-718/17) ve Ahşeri (vefatı MÖ 659) ülkede bilim ve kültürün gelişmesine büyük özen veriyorlardı. Mannalıların mineraloji, kimya, matematik, astronomi, tıp, tarım vb alanlarda bilimsel tasavvurları vardı. O dönemde Urmiye gölü çevresindeki bütün ülkelere sulama kanalları çekilmişti. Ülkede çoksaylı ekin alanları, tahıl, arpa ve şerap depoları vardı. Tarım sektörünün böyle yüksek düzeyde düzenlenmesi tarım alanında derin bilimsel bilgi gerektiriyordu. Ev hayvenlarının özelliklerini ve davranışını öğrenen mannalılar yerli ev hayvenları türlerinin (at, inek, manda (camız), zebu, koyun ve keçi) geliştirilmesine (seleksiyonuna) çaba gösteriyordular. Mannanın cins atları komşu ülkelerde yüksek giymetlendirilirdi. Buğday, arpa ve birçok kültürel bitkilerin yeni nevleri ta eski zamanlardan beri Azerbaycan topraklarında yaşayan insanların yaptığı uzun süreli seleksiyonun doğal sonucu gibi oluşmuş ve sonra da buradan başka ülkelere yayılmıştır. Manna devletinde bilimsel bilgi gerektiren alanlardan biri de kargüzarlıg olmuştur. Nüfustan vergilerin toplanması, devlet bütçesinin tasarımı, gelirlerin ve giderlerin hesaplanması matematiğe ve hukuk bilimlerine ait bilgilerin gelişmesigüclendirmişti. Minerallerin araştırılarak öğrenilmesi mannalılara büyükölçülü maden işleri yapmaya ve metal emalını ve kullanımını geliştirmeye olanak yarattı. Güney Azerbaycan\'ın (şimdi İran İslam Cumhuriyeti erazisindedir) Ziviyye ve Göytepe bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda M.Ö. IX-VII yüzyıllara ait altın, gümüş ve tunçtan  hazırlanmış yüksekkaliteli ev ve süs eşyalarının bulunması bunu kanıtlıyor. Metallerin fiziksel ve kimyasal özelliklerine vâkıf olan Azerbaycan sanatkârları onlardan çeşitli erinti hazırlıyorlardı. Onlar MÖ 1. binyılda bürüncün çeşitli türlerini (bakır-kurşun, bakır-manganez ve bakır-zernih) almayı başarirdilar. Yerli sanatkârlar demir, kalay ve kurşunun özelliklerini inceler, onlardan çeşitli eşyalar hazırlıyorlardı. M.Ö. IX-VI yüzyıllarda Azerbaycan\'da geometri ve matematik bilimleri de gelişiyordu. Net geometrik hesaplamalar Manna mimarlarına şehirler, saraylar ve muhteşem kaleler inşa etmeye olanak sağlıyordu. Binalar dikilmezden önce onların projeleri hazırlanıyordu. İnşaat çalışmaları da (temelin kazılması, taşların ve sütunlann aynı ölçüde yontulması, onların desenlerle dekorasyonu vb) matematik ve geometri bilimleri alanında yetenek gerektiren net hesaplamalar bazında yapılıyordu.
M.Ö. VII yüzyılda Azerbaycan (şimdiki İran İC) topraklarında Med (Midiya) devleti kuruldu. Med (Midiya) devletinde bilime ve biliye büyük önem veriliyordu. Devlet dairelerinde çalışan kâtipler dipiri (Akkad dilinden alınmıştır) adlandırılırdı. Sonraları bu söz Med (Midiya) dilinden fars diline debir biçiminde geçmiştir. Midiyalılar dünyanın en eski alfabelerinde olan arami (eski Suriye) elifbasını kullanıyorlardı. Roma ve Yunan kaynakları Midiyada yazılı edebiyatın ve kitap kültürünün olmasından haber veriyor. Örn., Roma tarihçisi Plini, MÖ III yüzyılda yaşamış Yunan âlimi Hermippe dayanarak yazıyor, magların (zerdüştilerin) iki milyon satırdan oluşan kitapları vardı. Maalesef, Avestadan başka bu kitaplardan hiçbirisi bugünlere ulaşmamıştır. Med (Midiya) petrol yatakları ile zengin bir ülkeydi. Yatakların bir kısmı Hazar Denizi\'nin kıyılarında bulunuyordu. Midiyalılar petrolün özelliklerini öğrenir, petrol teserrüfatında teknik buluşlar ve yenilikler uyguluyorlardı. Örneğin, petrolü kuyulardan çıkarmak için dünyada ilk kez olarak özel mekanik cihazlar icat edilmişti. Uzmanlar petrolden çeşitli ilaç biçimleri (damlalar, yağlar vb) hazırlıyorlardı. Harp ve kimya bilimleri uzmanları ham petrolden ve belli minerallerden yakıcı silahlar yaparlardı. Med (Midiya) kâhinleri toplumun en bilgili zümresi idi. Onlar eski dini metinleri ezbere biliyor ve ilahiyat ilmini geliştiriyorlardı. Med (Midiya) devletinin verisi(mirasçısı) olmuş Atropatena devleti döneminde Azerbaycan Zerdüştlük dininin merkezine dönüştü. Zerdüştlüğün temel ilkeleri (iyi fikir, iyi söz, iyi amel) entelektüel ve manevi değerlerin önemini vurguluyordu. Med (Midiya) devleti Ehemeniler fars sülalesi tarafından işgal edildikten sonra da Ön Asya\'nın ilmi ve dini merkezi olarak kalıyordu. Ülkede felsefe ve ilahiyat ilimleri hızla gelişiyordu. M.Ö. VI-V yüzyıllarda Yunan bilginleri Midiya maglarının eğitiminden behrelenmişdi. Eski Yunan filozofu Empedokl (tegr. MÖ 490-430) tüm eşyaların dört unsurdan (sudan, havedan, ateşten, topraktan) ibaret olduğunu söylerken ateşperestlerin kutsal verlıklar (ateş, su, toprak, have) hakkında düşüncelerine dayanıyordu. Makedonyalı İsgdender (MÖ 356-323) Ehemeniler İmparatorluğu\'nu yıkdiktan ve Yunanistan\'dan Hindistan\'a kadar geniş bir alanı istila ettikten sonra Doğu kültüründe ve biliminde Helenizm (hellinizm) dönemi başlar. Eski Yunan ve Doğu ilimlerinin birbirine etkileşimi ile seciyyelenen bu aşama Azsrbaycanda da kendini göstermekteydi. O dönemde Azerbaycan\'da bağımsız Atropatena devleti oluştu. Yerli devletin verlığı bilimlerin gelişmesine olumlu etki gösterdi. Atropatenanın ilk cari Aterpat (yun. - Atropat, MÖ IV yüzyıl) Zerdüştlük felsefesinin hayranı idi ve onu ülkeyi Yunan kültürünün etkisinden korumaya çalışıyordu. Fakat Makedonya hükümdarlarının kudretli olduğu bir dönemde Yunan kültürünün etkisinden tamamen izole edilmesi gerçekçi değildi. Helenizm döneminde yaşamış bazı Azerbaycan alimleri, ilerikültürlü kesim ve tüccarları artık Yunan dilini iyi bilirdiler. Hetta küçük şehirlerde ve köylerde yaşayan eğitimli insanların da Yunan biliminin hükümleri anlayışları hakkında tasavvurları vardı. Atropatena devletinin Avroman bölgesinde yapılan arkeolojik kazıların sırasında Helenizm dönemine ait yazılı parşömen belgeleri bulunmuştur. Yunan etkisi taşıyan bu belgelerde o dönemin hukuk ve tarım bilimlerine ait bilgiler toplanmıştı. Aynı dönemde Yunan bilginleri Hazar\'ın ve Hazar bölgelerin net haritasını hazırlamak için iki deniz ekspedisiyası teşkil etmişlerdi. Birinci ekspedisiya Büyük İskender döneminde (başkanı Heraklit idi), ikinci ekspedisiya MÖ 285-280 yıllarında (başkanı Patroki idi) faaliyet göstermişti. Ekspedisiyalar tam başarıyla sonuçlanmasa da, Azerbaycan\'ın coğrafyası hakkında bilgilerin pek genişlemesine neden oldu. 
III yüzyılda Atropatena dövletçiliyine son verildi. Atropatena devleti Sasaniler İmparatorluğu tereflnden istila edildi. Buna rağmen Atropatena bu imparatorluğun bilimsel, dini ve kültürel merkezlerinden birine dönüştü. Bu dönemde hem Zerdüştlük felsefesinin, hem de Yunan biliminin nüfuzu artıyordu. Azerbaycan\'da Galen\'in, Hippokratın, Evklidin, Ptolomeyin Yunanca\'yı tercüme edilmiş eserleri yayılıyordu. Daha sonra nücum ilmine ait bir takım eserler oluşturuldu. IV-VII yüzyıllarda Azerbaycan\'da qayri-dini bilimler de gelişiyordu. Bu dönemde mevcut olmuş temel bilimsel mesleklerin isimleri Tensarın mektubu adlı kaynakta listeleniyor: kâtipler, mektup ve belgeleri tertip edenler, hesap uzmanları, doktorlar, corğrafiyaşünaslar ve Astrologlar. Asillerin çocukları ilk eğitimini evde alır, yedi yaşındau sonra onları okula gönderiyorlardı. Okullarda tıp, hesap, coğrafya, müzik ve astronomi bilimleri eğitimi veriliyordu. I-VII yüzyıllarda şimdiki Azerbaycan Cumhuriyeti\'nin temel arazisinde oluşmuş Kafkas Albanyası devletinde çeşitli bilimler gelişiyordu. Kafkas Albanyasında (Med (Midiya) ve Atropatenanın kuzey toprakları – şimdi Azrbaycan Cumhuriyyeti ve RF Dagıstan Özerk Cumhuriyyeti araziler) ikamet etmiş hazar, savir, hun ve başka Türk boylarının da kendine aid run alfabesi olmuştur. Bu alfabe ile bütün Türk halklarının kültürel mirası olan Orhun-Yenisey gayaüstü yazıları oluşturulmuştu. 
Tarih ilmi ile birlikte, Albaniyada diger ilimler de gelişiyordu. Ülkede matematik, tarım, tıp uzmanları çalışıyordu. Başka Hıristiyan ülkelerinde olduğu gibi, Kafkasya Albaniyasında da Yunan dili yaygındı, burada eski Yunan ve Ortaçağ Bizans alimlerinin ve filozoflarının eserlerini tanıyorlardı. Albaniyada yaşamış Türk boylarının şamanları (monastır kâhinleri) çeşitli bilgilere sahip olmuşlardır. Onların bazıları Hıristiyanların dini-felsefi düşüncelerini benimsemiş, bazıları ise eski Türk tanrıçılığına sadık kalmışlardır. Oğuz aşiretlerinin tıp alanında olan bilgi ve başarıları Kitab-ı Dede Korkut destanına da yansımıştır. Eski dönemin tüm bu nailiyyetlerine rağmen, İslamm gelişinden önce Azerbaycan\'da net bilimler hale yaveş gelişiyordu. Kafkasya Albaniyasında bunun nedeni alfabenin sadece 4 yüzyılda oluşturulması ve tek resmi devlet dilinin olmamasıydı.
Hilafet döneminde (VII-IX yüzyıllar) Azerbaycan Arap birlikleri tarafından işgal edildi ve ülke İspanya\'dan Hindistan\'a kadar uzanmış Arap hilafetinin içerisine katıldı. Çeşitli halkların tek bir devletin içerisine katılması ve birbiriyle iletişimde olması bilimlerin ve kültürlerin hızla gelişmesine yol açtı. IX yüzyılda temeli konmuş bu yükseliş XIV yüzyılın sonlarına kadar devem ediyordu. IX-XIV yüzyıllarda İslam dünyası insanlık uygarlığının zirvesindeydi. En büyük Medreseler (üniversite), gözlemevleri, hastaneler, eczahanalar ve kütüphaneler bu dönemde müslüman Doğusunda yer alyor, en güçlü alimler burada çalışıyordu. Halife Herun er-Reşid ve halife el-Memun Doğu biliminin çiçeklenmesinde müstesna rol oynamışlardır. Takriben 827 yılında Halife el-Memun Bağdat\'ta ünlü Beytü\'l-hikmet (Hikmet evi) akademiyasının temelini koydu. Müslüman Şerginin, aynı zamanda Azerbaycan\'da bilimin gelişmesinde müstesna rol oynamış Beytü\'l-hikmet de eski Yunan, Hint, arami ve Doğu\'nun diğer eski dillerinde olan bilimsel kitaplar Arap diline çevrilir ve hilafetin çeşitli bölgelerinde, özellikle Azerbaycan\'da yayılıyordu. Böylelikle, IH-HIV yüzyıllarda Azerbaycan\'daki Rönesans dönemini iki aşamaya ayrılabiliriz: birinci aşama Abbasi halifelerinin etkinliği ile başlamıştı ve IX -XII asırları kapsıyordu. Bu dönemde sosyal bilimler daha çok gelişiyordu. İkinci aşama ise Azerbaycan\'da İlhanlılar hakimiyeti dönemini (XIII-XIV yüzyıllar) kapsıyor ve net bilimlerin (tıp, matematik. atronomiya, geometri vb) daha güçlü gelişmesi ile nitelendirilmektedir. IX yüzyıldan sonra Arap hilafetinin zayıflaması Azerbaycan\'da nıilli dövletçiliyin restorasyonu ile sonuçlandı. O dönemde Azerbaycan\'da Saciler, Selariler, Revvediler, Şeddadiler., Atabeyler ve Şirvenşahlar devletleri gibi güçlü bağımsız ülkelerin oluşması ilim ve kültürün gelişmesine katkıda bulundu. Şirvenşahlar ve Atabeyler ilim ve irfanı himaye ediyorlardı. Onlar kendi saraylarında görkemli bilginleri toplar ve onlara bilimsel eserler yazmayı sipariş ediyorlardı. Bu dönemin en gelişmiş bilim dalları felsefe, hukuk, edebiyat, dilcilik, matematik, astronomi, tıp ve kimya idi. XIII-XIV yüzyıllarda bütün bilim dalları, özellikle net bilimler daha hızlı gelişiyordu. XIV yüzyıldan sonra bilimde tenezzül başlasa da, bunu sadece Moğolların yaptığı katl ve dağıntılarla bağlamak yanlış olur. Genellikle, kanlı saveşlar ve enkaz tarihin bütün safhalarında olmuştur. Fakat onlar çok nadir durumlarda ilmin gelişimini keskin lengide bilmişlerdir. İlhanlılar devletinde bilim çok yüksek zirvelere ulaşmıştı. Tebriz, Marağa, Urmiye, Hoy, Erdebil, Şamahı, Beylekan, Gence ve s. şehirlerde görkemli âlimler yaşayıp yaratıyorlardı. 1259 yılında Marağa kenti yakınlarında ünlü Marağa Rasathanesi tahsis edildi. Gözlemevinin yapımı hakkında kararnameyi Moğol hükümdarı Kazan Han Nasirüddin Tusi\'nin takdiriyle vermişti. 
Moğol hakimiyeti döneminde Azerbaycan biliminde yeni ilişkiler ve etkiler meydana geldi. Moğollar Azerbaycan\'da Çin bilimsel, kültürü ve incesenetini tebliğ ediyorlardı. Çine komşu olan Moğolistan\'da Çin kültürünün etkisi daima güçlü olmuştu. 
Azerbaycan ilmi de Çin biliminin gelişmesine etki göstermişti. Örneğin, Fao Mun Çi ve bir takım başka Çin bilginleri Marağa rasathanesinde astronomi ilmini öğrenir ve burada Mesleki arttırırlardı, Fao Mun Çi ve Cemaleddin Buhari Marağa rasathanesinde bir süre çalışandan sonra rasathanenin projesinin kendileri ile alıp Pekin\'e gayıtmışdılar. Ancak bundan sonra Pekin\'de okşar bir rasathanenin inşası mümkün olmuştur. 
Bu dönemde çeşitli bilim alanlarında bir takım önemli şahsiyetler yetişmiştir. Matematikçi Übeyd Tebrizi Risalet ül-hesap (Hesap üzere kitap) eserini, NecMeddin Ahmed Nahçıveni İbn Sina\'nın tıp ve felsefe üzere eserlerine açıklama ve dipnotlar yazmıştı.
Azerbaycan\'da tıbbın hızlı gelişimi de XIII-XIV yüzyıllarda oluştu. Ebu Abdulla Muhammed bin Nemver Tebrizi Edver ül-hemmiyyat (En önemli ilaçlar) eserini bu dönemde yazmıştır. Azerbaycan\'ın ve genelde, Müslüman Doğusunun en görkemli eczacılarıntan biri İbn Kebir ismiyle meşhurlaşmış Yusuf İbn İsmail Hoylunun 1311 yılında yazdığı Cameyi-Bağdadi (Bağdat toplusu) bütün doğuda ilacçılık üzerine yazılmış en mükemmel eser sayılıyordu. XIII-XIV yüzyıllarda sadece Azerbaycan\'ın güneyinde 67 hastane vardı ve orada tıp ve eczacılık bilimleri üzere profesyonel uzmanlar çalışıyorlardı. XIV yüzyılın başlarında Tebriz\'de Dar üş-Şofa (Şifa evi) adlı bilimsel merkez kurulmuştu. Merkez eğitim veriyordu ve aynı zamanda tıp kurumu ve hastane olarak mevcuttu. Burada Azerbaycan alimleri ve hocaları ile birlikte Çin\'den, Hindistan\'dan. Suriye\'den ve Mısır\'dan davet edilmiş uzmanlar çalışıyorlardı. Azerbaycan\'da mevcut olmuş bilimler (ilimler) Ortaçağ düşünürleri tarafından iki kategoriye ayrılıyor. Birinci kategoriye ait edilenler dini ilimler adlandırılırdı ve bünyesine aşağıdaki dersler ait ediliyordu: fıkıh, kelam (dinleri inceleyen ilahiyat bilimi), dilcilik (Arap grameri), edebiyat (nazım ve nesir yazmak kuralları), tarih (esasen. İslam\'ın tarihi). Diger kategoriye ait edilenler laik (dünyevi) bilimler (ilimler) felsefe adlandırılırdı ve iki büyük kısımda, teorik felsefe ve deneysel felsefe olarak farklandırılırdı. Teorik felsefeye doğa bilimleri (tibb. meteoroloji. mineraloji, kimya, matematik. Yunan felsefesi ve teologiyası, deneysel felsefeye ise esasen, ahlak (etik). önlem ül-menzil (evcilik bilimi) ve siyaset ait ediliyordu. Bu sınıflandırma sistemi birçok Doğu düşünürlerinin eserlerinde yer almıştı. Başkentleri Tebriz olmuş, Karakoyunlu, daha sonra Akkoyunlu devletlerinde bilim ve kültür biraz da hızla gelişmiştir. Bu dönemde Tebriz\'de bir takım ünlü bilim adamları yaşayıp yaratıyorlardı. Bedreddin Emir Seyyid Ahmet Lalevi mantık, gramer, edebiyat ve matematik bilimlerinin bilicisi ve bir takım bilimsel eserlerin müellifi idi. 
Şirvenşahlar devleti de bir kadar güclendikden sonra ilim (bilim) burada da gelişmişti. Merkezi yönetimin güçlenmesi ve ekonomik hayatın canlanması bilim alanında da yükseliş yarattı. Ülkenin Şamahı, Bakü ve Derbent şehirleri kültür ve bilim merkezleri olarak tanınıyordu.
Bu dönemlerde Azarbaycanda coğrafya da gelişiyordu. Ortaçağ Azerbaycan alimleri dünyanın birçok. ülkeleri hakkında net coğrafi bilgilere sahiptiler. Abdürreşid bin Salih Bakuvi anıtların özeti ve kudretli hükümdarın mucizeleri adlı eserinde tüm dünyanın, aynı zamanda Azerbaycan\'ın şehirlerinden, coğrafi mentegelerinden ve tarihi yapıları hakkınta bilgi veriyor. 
Azerbaycan ilmi ( bilimi) XVI yüzyılda. Azerbaycan\'da güçlü Safeviler devletinin kurulması bilim ve kültürün gelişmesine olumlu etki gösterdi. Safeviler ulusal dilin gelişmesine büyük önem veriyordu. I Şah İsmail, onun evlatları Azerbaycan türkcesinde konuşuyor ve yazıyor, kargüzarlıg çalışmasının ulusal dilde yapılmasını himaye ediyorlardı. XVI yüzyılda Azerbaycan\'ın bütün şehirlerinde okullar ve Medreseler vardı. Orada, esasen, ilahiyat ilmini, matematiği ve mantığı öyreniyordular. Sefevilerin ilk başkenti Tebriz şehri bilimsel ve kültürel merkez olarak ünlenmişti. Orada nadir el yazıları ve miniatürlü kitaplarla zengin kütüphane düzenlenmişti. Sefevilerin vatanı Erdebil kentinde de büyük kütüphane vardı. Bu dönemde astronomi, tarih ve felsefe üzerine bir takım değerli eserler oluşmuştu. Safevi şahları astronomi vb bilimlere büyük önem veriyorlardı. 
XVI yüzyılda Azerbaycan\'ın ve İran\'ın tek Safeviler İmparatorluğu\'nun sınırları içinde olması her iki ülkenin birbirine yaklaşmasında boyok rol oynamıştı. Birçok Azerbaycan yazarları, şairleri, tarihçileri, bilim adamları İran\'ın çeşitli bölgelerinde yaşıyor ve fars kültürüne değerli katkılar veriyorlardı. İran biliminin temsilcileri de Azerbaycan alimleri ile sıkı ilişkide olur ve kendi yaradıcılıklarında Azerbaycan\'a geniş yer ayırıyorlardı. Bu nedenle Azerbaycan\'ın bazı bilim adamları, aynı zamanda İran alimleri sayılır ve bazı fars ve başka milletlerin temsilcileri ise Azerbaycan\'da yaşayıp yaratıyor ve Azerbaycan alimleri sayılıyorlardı. 
Azarbaycanda tıp bilimi gelişiyor, çok sayıda hastaneler ve eczaneler faaliyet gösteriyordu. XVII yüzyılın 60\'lı yıllarında burada olmuş Fransız alimi Jan Şarden yazıyordu ki, Tebriz\'de üç kent hastanesi vardır ve onlar yeterince temiz ve düzenlidirler. Hastalar burada yoğun tedavi görüyorlardı. 1801-28 yıllarında Rusya Azerbaycanın (Kacarlar sülalesinin devletinin) Kuzey hanlıglarını işgal ettikten sonra burada (çimdiki, Azerbaycan Cumhuriyyeti topraklarında) Rusiyadan geçen Batı biliminin etkisi ve nüfuzu artmaya başladı. Ülkede Batı eğitim sistemi temelinde faaliyet gösteren okullar açılıyor, Azerbaycan türkleri ise eğitim için Rusya ve Avrupa ülkelerine gedebiliyorlardı. Öncül Azerbaycan alimleri bir çok yüzyıllık Doğu (İsalam) biliminin geleneklerini geliştirmekle birlikte, modern Avrupa biliminin başarı ve yöntemlerinden de  behrelenmeye başlatılar. 
XIX yüzyılda Azerbaycan\'da tarih ilmi üzere yeni eserler yaranırdı. Öncekilerden farklı olarak tarihi araştırmaların çoğu artık Azerbaycan türkcesinde arab alfabesi ile yazılıyordu. Bu araştırmalarda Azerbaycan\'ın eski toprağı Karabağ\'ın tarihine özel bir yer ayrılıyordu. 1845 yılında Mirze Adıgüzel Bey\'in yazdığı Garabağname eserinde 1736-1828 yıllarında Karabağ\'da yaşanan olaylar açıklanmıştır. Bu eserin bir bölümü 1885 yılında Rusçaya tercüme edilerek \'Kaspi gazetesinde yayınlanan edilmişti.
 Mir Mehdi Hezani Kitabi-tarihi Karabağ, Rzakulu Bey Mirza Cavanşir oğlu Tarihi-Karabağ, Heseneli Han Garabaği ise Garabağname eserini yazmıştır. Bu eserlerde belirtilen olgular Karabağ\'ın tarihsel hep Azerbaycan\'a ait olduğunu bir kez daha teyit ediyor ve Karabağ\'ın tarihini öğrenmek açısından önemlidir. Azerbaycan\'la Rusya arasında gittikçe artan bilimsel ve kültürel ilişkiler sonucunda bazı Azerbaycan alimleri Rusya\'nın ali okullarında ders vermeye başladılar ve bir süre sonra orada kendi bilgilerine ve bilimsel alanda kazandıkları başarı sebebiyle ünlü olmuşlardı. Azerbaycan alimleri (bilim adamları) XVIII yüzyılın sonu - XIX yüzyılın başlarında Rusya\'nın oryantalizm biliminde ciddi rol oynamaya başladılar. Bu dönemde Rusya\'da öğretmen ve çevirmen çalışan Azerbaycan türklerir arasında Nesirov, Ebu Turab Vezirov, Mirza Muhammed Şafi, Osmanov, Sadık bey Caferov, Mirze Abdullah Vezirov, Mirza Hasan Tahirov, Muhammed Aliyev, Mirza Abdullah Kaffarov, Mirza Cafer Rizayev vb-nın isimlerini çekmek gösterebiliriz. 
Azerbaycanlıların bazıları Petersburg ve Kazan üniversitelerinde Azerbaycan, Fars ve Arap dilinten, Doğu felsefesi, yasaması ve edebiyatından ders veriyorlardı. XIX esrin ortalarında onların rolünün artması rus oryantalizminin Azerbaycanlı bilim adamları tarafından. 
XIX yüzyılın ilk yarısından Azerbaycan alimlerinin rus oryantalizminde oynadıkları rol durmadan artmaya başlıyor. Rus ve Avrupa eğitimi görmüş Azerbaycan aydınları da kendi yerinde rus alimlerini eski Doğu\'nun kültürü, edebiyatı, tarihi, felsefesi, ayrıca Azerbaycan, Fars ve Arap dilleri ile tanış ediyorlardı. O dönemin tanınmış oryantalist âlimlerden birisi Mirza Kazım Bey olmuştur. Henüz 17 yaşında, kendisinin ilk bilimsel eserini - Arapça özet grameri nı yazmıştır. 1826 yılından itibaren Kazım bey Kazan Üniversitesi\'nde Fars ve Türk-Tatar (Azerbaycan türkcesi) dillerinden ders veriyordu, biraz sonra profesör adını alır ve fakültenin dekanı görevine atanır. Kazım bey Azerbaycan dilinin bilimsel grammerini incelemişti. Onun düzenlediği Azerbaycan türk dilinin grameri kitabı Rusya\'da iki kez (1839 ve 1846 yıllarında) yayınlanlmıştı. 
Azerbaycan\'ın felsefe ilminde de belli değişiklikler oluyordu. Batı eğitimi görmüş Azerbaycan filozofları Aristoteles\'in ve el-Gazali\'nin eserlerini tahlil etmekle birlikte, o dönemin Avrupa filozofları Jung\'un, Kant\'ın vb-nın fikirleri ile de tanışmaya başladılar. Batı\'nın felsefi düşüncelerini benimseyen ve tebliğ eden M.F.Ahundzade kendi felsefi görüşlerini Kemalüddövle mektupları eserinde yansıttı. 
O dönemde ortaçağa ait bilimsel üslupta yazıp yaratmakta devem eden âlimler de vardı ki, çok yüzyıılara dayanan Doğu biliminin kurallarına sadık kalıyor, ilimde hiçbir yeniliği kabul etmiyorlardı. Buna rağmen, onlar da bir takım ilerici ve güzel eserler yaratabilmişlerdir. Ünlü coğrafiyaşünas Hacı Zeynalabdin Şirvani İran, Türkiye, Arabistan, Hindistan, Mısır, Sudan, Elcezair vb ülkelere seyahat ettiği 36 yıl boyunca 60000 km yol gitmişdi. Bu yolculukların yekûnu olarak yazdığı eserlerde birçok ülkelerin ekonomisi, kültürel hayatı, âdet ve geleneklerini aydinlastıyordu.
Azerbaycan biliminin XIX yüzyılda elde ettiği en büyük başarısı tebiyyat ve teknik bilimlerin gelişimidir. XIX yüzyılın ikinci yarısında Azerbaycan\'da petrol endüstrisinin kalkınması ile ilgili kimya ve petrol kimyası gelişmeye başladı. Rusya Imperator Teknik Cemiyeti\'nin Bakü Bölümü tahsis olundu. Petrol kimyası üzerinee temel araştırmalar bu bölümə bağlı laboratuvarda yapılıyordu. Rus bilim adamı D.İ.Mendeleyev 1878 ve 1880 yıllarında Bakü\'de olmuş, burada petrol işleme problemhrini incelemiştir. 1885 yılında dünyada ilk kez olarak Bakü\'de gas yağının kreking yöntemi ile alınması için cihaz yaratılmıştır. Bu proje 1891 yılında Şuhov ve Gavrilov tarafından tekmilleşdirilmişdi. 
Bu dönemde Azerbaycan\'da deneyimli kimyacılar da yetişmiştir. Onlar Rus ve Batı üniversitelerinde eğitim aldıktan sonra bilimsel çalışmalarla uğraşıyorlardı. 1880 ve 90\'lı yıllarda Almanya\'nın Strasbourg Üniversitesi\'nde eğitim görmüş Azerbaycanlı kimyacı, kimya doktoru Mövsüm bey Hanlarov (1857-1921) Baküde organik kimya üzerine araştırmalara başlmıştır. Onun Tiosirke asidin etilrodanide etkisi adlı ilk makalesi 1882 yılında Almanya\'da yayınlanmıştı.
Azerbaycan\'da profesyonel biyolog âlimler azdı, fakat bir kaş kişi olmakla doktorlar ve öğretmenler maariflendrici işler yapıyor ve halkı esas biyolojik biliklerle tanıştırıyorlardı. Onların amacı Azerbaycan kamuoyunu Avrupa biliminin biyoloji alanındaki başarıları ile tanıştı etmekti. Azerbaycan\'da biyoloji ve tarım bilimlerinin gelişimi Hasan Bey Zerdabi ve Necef bey Vezirovun isimleri ile ilgilidir. 
Azerbaycan\'ın bitki örtüsünün aşırı zengin olması biyologların dikkatini çekmiş ve onları ülkenin bitki örtüsünü öğrenmeye sevk etmişti. Burada 4 bine yakın ali bitki türü mevcuttur. O dönemde Azerbaycan\'ın bitki örtüsünü tarif eden eserlerin sayısı aşırı azdı. Kafkasya\'nın bitki aleminin öğrenilmesi yönünde ilk araştırmaları Necef bey Vezirov yapmıştır. 
Rus İmparatorluğu döneminde Azerbaycan\'da sağlık durumu düşük seviyedeydi. Hastaneler yeterince deyildi. Tıbbi kuruluşlar ise genellikle yoktu. Çar hükümeti Bakü\'de ve Azerbaycan\'ın diğer şehirlerinde hiçbir tıp eğitimi veren okulların açılmasını da desteklemirdi. Imkanlı ailelerin çocukları Moskova, Sankt-Petersburg\'da ve Avrupa ülkelerinde yüksek tıbbi eğitim aldıktan sonra geriye döner ve burada kendi halkına hizmet ediyorlardı. Bakü\'de bulunan tıbbi temayüllü tek sosyal kurum Bakü Doktorlar Cemiyeti idi. Bu toplumun M. M. Vekilov, O. Ahundov, E.M.Mehmandarov vb tıp alanında bilimsel araştırmalar yapıyorlardı. 
XIX yüzyılın başlarında Azerbaycan\'da tarih bilimi (ilmi) gelişmekdeyti. Yazılan eserlerin bir kısmı ortaçağ tarih biliminin izlerini taşısa da, birçoğu modernite belirtilerine sahipti.
1905 yılında Reşid Bey İsmailov\'un Azerbaycan\'ın ve komşu ülkelerin tarihini anlatan Muhtasar Kafkasya Tarihi kitabı yayınlanmıştır. Azerbaycan\'da edebiyyatçılık bilimi de gelişiyordu. Bu alanda Firidun Köçerli, Seyid Hüseynov ve b. görkemli âlimler faaliyet gösteriyorlardı. Çar hükümetinin Azerbaycan\'da eğitim okullarını (üniversiteleri), bilimsel toplumları ve araştırma kurumlarını tesis etmeye izin vermemesi Azerbaycan\'da bilimin gelişmesini aksatıyordu. 
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti döneminde - 1919 yılında ülkede milli kadroları egiten ilk yüksek öğretim müessesesi Bakü Üniversitesi tahsis olundu. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti (1918-20) ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (1920-91) döneminde Azerbaycan ilmi (bilimi) daha da gelişmiştir. 
XX yüzyılda (özellikle ikinci yarısında) yüzyılın ortalarında (1945) kurulmuş olan  Azerbaycan İlimler (Bilimler) Akademisi, eski ve zengin geleneklere sahip Azerbaycan halkının entelektüel potansiyelinin verimli faaliyetinde, bu dönemin standartlarıntan ileri gelen stratejik bilim (ilim) yönlerinin belirlenmesinde, temel ve uygulamalı bilim dallarının gelişiminde müstesna röl oynamıştır. 
Sovet dövrü Azərbaycan elminin nailiyyətlərini aşağıdakı kimi ümumiləşdirmək olar: Sovyet dönemi Azerbaycan biliminin (ilminin) başarılarını aşağıdaki gibi gruplaştırmak olur: 
- Petrol ve gaz yataklarının keşfi, işlenmesi, denizde estakadaların (petrol cikarma dikilileri) oluşturulması, derin özüller üzerinde petrolün, gazın çıkarılması, denizin dibi ve diğer alanlarda bilimsel sorunların çözümü; 
- Petrol Maşıngayırma endüstrisinin, karmaşık jeolojik ortamlarda derin gazmanın bilimsel  sorunlarının çözümü; 
- Petrol kimyasının, petrokimya endüstrisinin gelişmesi için hammadde bazının, kimya teknoloji komplekslerinin yaratılmasının bilimsel sorunlarının çözümü; 
- Coğrafi, jeolojik ve jeofizik araştırmalarlar, filiz ve gayr-filiz, diğer yararlı kazı yataklarının araştırılması;
- Mekanik, fizik, matematik, astronomi, bilgisayar alanlarında önemli önemi olan araştırmaların yapılması ve yüksek bilimsel okulların oluşturulması; 
- Tarımın, torpakçılğın, şor (tuzlu) sulartan toprakların temizlenmesi ve su teserrüfatının bilimsel sorunlarının çözümü; 
- Arazinin flora, fauna ve toprak kaynakları, tür içeriği, muhafazası ve verimli kullanımının bilimsel problemlerinin çözümü; 
- Fiziksel-kimyasal ve moleküler biyoloji, gen mühendisliği, botanik, seleksiyon alanındaki araştırmalar sonucunda onlarca yeni yüksekverimli bitki nevlerinin, tarım hayvanı cinslerinin oluşturulması;
- Protozooloji, geobotanik, fizyoloji alanında tutarlı bilimsel ekolların temelinin atılması; 
- Tıp biliminin çeşitli alanlarında araştırmalar ve yerel doğal ilaç ve mineral kaynaklarının tespit edilmesi, sağlık alanında yeni diyagnoz, tedavi ve profilaktik yöntemlerinin geliştirilmesi; 
- Halkımızın etnogenezinin, arheolojisinin, etnografisinin, siyasi, sosyo-ekonomik tarihinin ve tarihçiliginin araştırılması; 
- Azerbaycanlı filozof ve düşünürlerin ortaçağda Arap, Türk ve Fars dillerinde basılmış serlerinin, yazılmış elyazıları alanında  zengin mirasının araştırılması; 
- Azerbaycan halkının felsefi ve toplumsal-siyasi fikrinin ve onun temel gelişme aşamalarının araştırılması; 
- Sosyal-edebi fikir tarihinin, edebiyyatçılığın temel meselelerinin, edebiyat tarihinin  araştırılması; 
- Zengin Azerbaycan folklorunun toplanılması, kataloglaşdırılması, sınıflandırması, yayını ve araştırılması;
- Doğu halklarının tarihi, edebiyatı, filolojisi, dilleri, sosyal fikri ve dini yaşam tarihinin araştırılması, yazılı anıtların çevirisi ve yayını, Doğu ülkelerinde yaşanmış toplumsal, siyasal ve etnik-kültürel süreçlerin araştırılması; 
- Tarihi milli-mimarlık okullarının öğrenilmesi, çağdaş mimarlık okullarının oluşturulması, mimari yapıların restorasyonu alanında araştırılması ve senetkarlık biliminin gelişmesi; 
- Geleneksel ulusal müzik kültürünün öğrenilmesi, çağdaş profesyonel müzik ekolunun oluşturulması; 
- Azerbaycan türk dilinin, edebi dil tarihinin, dialektlerinin, şivelerinin araştırılması, aydınlatılması, çeviri, terminoloji, sözlüklerin kurulması-yazılması (tartip edilmesi), dialektoloji atlas vb bu gibi ilmi araçların hazırlanması. vb. 
Azerbaycan bağımsızlığını tekrar kazandıktan sonra ilimde (bilim alnaında) reformların hayata geçirilmesi için verimli zemin oluştu. Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev\'in 2003 4 Ocak tarihli Kararnamesi ile Azerbaycan Ulusal (Milli) Bilimler (İlimler) Akademisi\'ne Azerbaycan Cumhuriyeti\'nde bilimin gelişmesini düzenleyen ve sağlayan, devletin bilim, teknik ve bilimsel politikasını icraata geçiren, Azerbaycan\'daki tüm bilimsel kurumların ve yüksek okulların bilimsel araştırma faaliyetlerini koordine eden ve yönlendiren, Azerbaycan Cumhuriyeti\'ni dış ülkelerde bilimsel ve teknik faaliyetini temsil eden yüksek devlet bilimsel kuruluş statüsünün verilmesi ile Akademinin faaliyet alanı daha da genişletilmiştir.
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev\'in 2009 yılında 4 Mayıs tarihli kararnamesi ile Azerbaycan Cumhuriyeti\'nde 2009-2015 yıllarında bilimin gelişmesi için ulusal strateji nin ve Azerbaycan Cumhuriyetinde 2009-2015 yıllarında bilimin gelişmesi için ulusal stratejinin uygulanması ile bağli Devlet Programı nın onaylanmıştır.



Oxunub: 56580